UNESCO Dünya miras adayı "Tüm Yönleriyle Mama Hatun ve Tercan" sempozyumu, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşti.
Gerçekleşen programa, Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, Tercan Kaymakamı Neslihan Kısa Duman, İl Kültür ve Turizm Müdürü Oğuzhan Kılıç, Erzincan 24 Doğa ve Kültür Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Cemal Çiçek, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Program Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı.
Düzenlenen programın açılış konuşmasını yapan Erzincan 24 Doğa ve Kültür Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Cemal Çiçek şu ifadelere yer verdi; “Dernek olarak Erzincan'a ait kültürel değer ve mirasımıza sahip çıkmak öncelikli hedefimiz. "Tüm Yönleriyle Mama Hatun ve Tercan" isimli sempozyumumuz da bizim ilk çalışmamız. Bu çalışmanın hayata geçmesinde emeği olan Sayın Valimize ve bizlere ev sahipliği yapan Rektör hocamıza teşekkür ediyorum. Sempozyumun hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu.
Ardından konuşmasını yapmak için kürsüye gelen Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akın Levent: “Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi olarak sosyal ve kültürel faaliyetlere son derece önem vermekteyiz. Bu bağlamda Tercan'ın bütün Yönleriyle konuşulmasını üniversitemize katkı sunacağını düşünüyorum. Sempozyumun hayata geçmesinde emeği olan herkese teşekkür ediyor ve hayırlı olmasını temenni ediyorum" dedi.
Sempozyum ile ilgili konuşmasını yapmak üzere sahneye gelen Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun ise yaptığı açıklamada; “Tercan ilçemizin içerisinde bulunan mama Hatun türbesi bizlere göstermiştir ki Türk kadını hem evinin hanımı hem ülkesinin hanı olabilmektedir. Bu nedenle sempozyumun hayırlı olmasını temenni ediyorum" şeklinde konuştu.
Son olarak konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu yaptığı açıklamada, “Kadim Erzincan Sevdalıları, Bugün, Anadolu’nun eşsiz bağrında sakladığı hazinelerden biri olan Erzincan’da, tarih, medeniyet ve ilim adına bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hepinizi öncelikle en derin saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. Erzincan’ı konuşmak, aslında bir şekilde Anadolu’yu anlamaktır; çünkü bu şehir, sadece bir coğrafya değildir. Medeniyetin tarih boyunca ruh kazandığı nadide bir mirastır. Erzincan. Güneşin Munzur’un doruklarına nazlandığı, Fırat’ın gönlünden nağmelerle aktığı, irfanın ve güzelliklerin olduğu güzel bir beldedir. Bu topraklar, bir masal diyarı gibi tarihin her döneminde mücevher misali ışıldamıştır. Kimi zaman göğü delen bir minare, kimi zaman taşlara nakşedilmiş bir sevda, kimi zaman da Fırat’ın sesiyle ruh bulan aslında güzel bir şehirdir Erzincan. Tercan’ın Sessiz Çığlığı: Mamahatun Bugün burada, Anadolu’nun ilham perisi Mamahatun’u yâd ediyoruz. O, yalnızca bir hükümdar değil, bir devrin ruhunu şekillendiren bir hanım sultan, aynı zaman da bir mimar, bir adalet âbidesi, bir dirayet timsalidir. Mamahatun, taştan bir destan, adaletten bir soluk, fedakârlıktan bir nefesti. Onun yaptırdığı külliye, yalnızca taşları bir araya getiren bir yapı değil, kalplerimizi medeniyetin zarafetiyle buluşturan bir şaheserdir. Mamahatun, adını tarihin altın sayfalarına yazdıran kadın hükümdarlardan biri olarak, hem bir kahraman hem de bir sanatkâr ruhuyla Tercan’ı taçlandırmıştır. Her taşında insanın emeğini, her köşesinde insanlığın hikâyesini saklayan bu eserler, bugün hâlâ bize o dönemin ihtişamını ve insanlığını fısıldıyor. Erzincan’ın Tarihinde çok Destanlar vardır. Erzincan’ın tarihi, yalnızca taşlarla değil, gönüllerle de yazılmıştır. Söğüt dallarına saz asan âşıkların türkülerinde, bereketli topraklarda alın teriyle yoğrulan çiftçinin duasında, bir medrese odasında diz çökmüş öğrencinin ilminde her zaman Erzincan vardır. Bu topraklar, bir vakfiyede “her kim ki susuz kalır, bu çeşmeden kana kana içsin” diye yazan ellerin şefkatini taşır. Erzincan’ı anlamak, onun insanını, ruhunu, kokusunu, fıtratını, tarihini anlamaktır. Munzur’un Türküsü, aynı zaman da Fırat’ın Ağıtıdır. Munzur’un doruklarına çıkıp, yüreğinize Fırat’ın sesini doldurduğunuzu düşünün. Bir tarafta doğanın en saf güzelliği, diğer tarafta insanın azmi ve çalışkanlığı. Erzincan, doğanın da medeniyetin de en güzel dengesidir. Dağlarından akan pınar, ovalarını sulayan bereket; ama aynı zamanda taşlarını işleyen ustanın ellerinde bir sanattır. İşte bu yüzden Erzincan, tarih boyunca bir medeniyet yuvası olmuştur. Ve olmaya da devam edecektir. Medeniyetin İzinde Yeni Ufuklara doğdu yelken açan bir şehirdir Erzincan Mamahatun, bize yalnızca bir geçmişi hatırlatmakla kalmaz; aynı zamanda geleceği inşa etme sorumluluğunu da yükler. Onun adaletle yoğrulmuş liderliği, sanata ve mimariye verdiği önem, bizlere her zaman ilham olmuştur, ilham olmaya devam edecektir. Bugün Erzincan’da filizlenen her fikir, köklerini bu kadim tarihten alır. Çünkü Erzincan’ı anlamak, onu geleceğe taşımak demektir. Sempozyumlar, geçmişle geleceği birbirine bağlayan köprülerdir. Bugün burada yapılan her konuşma, sunulan her bilgi, atılan her adım, yalnızca Erzincan’ın değil, tüm Anadolu’nun tarihine ve geleceğine ışık tutacaktır. Bizler, bu toprakların ruhunu yeni nesillere taşımakla mükellefiz. Medeniyet bir çınarsa, Erzincan onun köküdür. Bu kök, Munzur’un suları gibi coşkun, Fırat’ın akışı gibi bereketli olacak inşallah. Erzincan’ın tarihi, yalnızca geçmişin izlerini değil, geleceğin müjdesini de taşır. O halde, gelin bu mirası birlikte beraber anlayalım, yaşatalım ve gelecek nesillere aktaralım. Mamahatun gibi kahramanlarımızı, eserlerimizi, değerlerimizi yeniden gün yüzüne çıkaralım. Çünkü Erzincan, yalnızca Erzincanlıların değil, tüm insanlığın ortak bir hazinesidir. Bu sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Erzincan’ın bağrında yükselen bu tarih ışığının hiç sönmemesi diliyorum. Gelecek nesillere aktarılmasını temenni ediyorum.” Dedi.